M/S Hulda

20090805

“His dream was to bring his ship (Hulda) to the Mediterranean …. But he thought that it would be difficult to find eight people for the journey that would take a whole year.”
—Ilhan Koman’s friend, Turkish artist Behçet Sefa in a personal interview about Ilhan Koman.
The boat M/S Hulda, where Ilhan Koman lived with his family for twenty years and had his workshop, is a 2-mast schooner, a Baltic trader and cargo ship built at the Sjotorps shipyard in Sweden in 1905.

The boat was acquired by Ilhan Koman in 1965 and restored according to his need. The artist renovated the boat’s interior which was originally designed for cargo and made it into his home. M/S Hulda was anchored in Drottningholm Royal Port (Stockholm/Sweden) until her trip for the Hulda Festival and is officially classified in Sweden as a historical monument.

The boat has been renovated and restored for the purposes of the trip and Hulda Festival. After the completion of the festival she will remain a travelling cultural and scientific centre operating from Turkey.

Technical Aspects

Length: 26 m
Breadth: 6.70 m
Draught: 2.70 m
Displacement: 185 tons
Sail area: 375 m2

Read More...

Volitan

20090720

ODTÜ öğretim üyesi ve Endüstri Ürünleri Tasarımcısı Dr.Hakan Gürsu ile tasarımcı Sözüm Doğan ve ekibinin tasarladığı tekne. IDA (International Design Awards - Uluslararası Tasarım Ödülleri) 2007’de 2 kategoride (ulaşım ve Denizcilik) birincilik ödülü aldı. Yakıt kullanmayan tekne, güneş enerjisi ve rüzgar enerjisini kullanıyor.

Volitan, nokta dönüşü yapabilen ilk deniz aracıdır. Yakıt bağımlılığını tamamen ortadan kaldıran, 18-20 deniz mili ile gece ve gündüz sürekli yolculuk yapabilen ayrıca yüksek manevra gücüne sahip, 32 metre boyunda bir yolcu teknesi. Kurşun şarj pilleri yerine jel akü kullanımı ile çevre duyarlılığını pekiştiren tasarım, yelkenlerin tasarlandığı şekli itibariyle mevcut denge sorunlarına getirdiği çözümlemeler başta olmak üzere, tekne tasarımında devrim kabul edilebilecek pek çok yeniliği içinde barındırıyor.






tr.wikipedia.org


Read More...

Kelebek

20090717


Kelebek is an Irwin 41 ketch, built and launched in Clearwater, Florida in January 1983. Kelebek has an overall length of 45'6", a length on deck of 41'8" and a waterline length of 35'1". She has a 13'4" beam and a draft of 4'6".






Özkan Gülkaynak ve Tanıl Tuncel Avusturalya'da

Read More...

Kısmet

1963’te kendi yelkenlisi Kısmet’i yaptırdı. Kısmet, Salacak’ta Athar Beşpınar’ın atölyesinde kızağa kondu. 1965’te Alman asıllı eşi Oda Boro ile birlikte 10,5 metrelik Kısmet yelkenlisi ile dünya seyahatine çıktı. Kanarya Adalarında aldıkları ve Miço adını verdikleri bir kedi de kendilerine eşlik etti. Seyahat 3 yılda tamamlandı. Hürriyet gazetesi seyahat anılarını tefrika olarak yayınladı. Seyahat sırasında Deniz adını verdiği bir kızı oldu. Kızı 8 yaşına geldiğinde 2 senelik bir seyahat yaparak Karayipler ve Kuzey Amerika’nın doğu kıyılarını gezdi.




Kızkardeşler






Bir Hayalin Peşinde

Read More...

Barbaros Hayrettin Zırhlısı

Yapım Başlama: 01/01/1890
Tamamlama: 29/04/1894
Ağırlık: 10,670 ton
Güç: 10,000 hp à 16,5 knot
Boyutlar: 115,7 m * 19,5 m
Mürettebat: 568 (38 Subay, 530 Er)
Silahlar:
4 adet Ana silah 280/L=40 (236 mermi)
2 adet Ana silah 280/L=35 (116 mermi)
8 adet 2. silah 105/L=35 (1184 mermi)
8 adet QF Gun 88/L=30 (2384 mermi)
8 adet makineli tüfek
2 adet landing gun 60/L
2 adet torpido tüpü 450 (5 mermi)

Barbaros Hayrettin Zırhlısı, Almanlara ait Brandenberg sınıfı bir savaş gemisiydi. İlk ismi: SMS Kurfürst Friedrich Wilhelm. 1894’de Almanya’da yapımı tamamlandı. 10,000 ton ağırlığındaydı. 6 adet 28 cm’lik topu mevcutdu. Eylül 1910’da Türkiye’ye satıldı.


7 Ağustos 1915’de müttefikler suvla körfezine son çıkarmalarını yaptıktan sonra Komodor Mustafapaşalı Muzaffer komutasında Hayreddin Barbarossa iki destroyerin eşliğinde bölgeye kara birliklerine yardım etmek üzere yola çıktı. Ertesi gün Marmara denizinde ikinci devriyesini yapan Lt. Cdr. Nasimith VC komutasındaki E-11 denizaltısı tarafından boğazın kuzeyinde Bulair yakınlarında batırıldı. 250 denizci kaybıyla 15 dakikada battı.

Şu andaki konumu: 40º 27´ N 26º 48´ E kordinatlarında.

Read More...

Kayıt III Avusturalya'da

20090713

Read More...

Turco Ocar ve Kayıtsız III Bodrum'da..

Read More...

Kayıtsız III

"KAYITSIZ III yüzyıllardır Bristol körfezinde ve İngiltere kıyılarında, eski kalyonlara en fırtınalı havalarda bile kılavuzluk hizmeti yapan son derece denizci, eski İngiliz kılavuz teknelerinin dünyadaki en gelişmiş hatta evrime uğramış versiyonudur. "Bristol Channel Pilot Cutter" olarak adlandırılan bu tekneler 20.yüzyılda dizaynerler tarafından geliştirilerek yelkenli açık deniz yatları olarak tasarlanmışlar ve bir çok unutulmaz seyahatleri tamamlamışlardır.

Ben de Amerikalı dizayner Y. Marie Tanton ile görüşerek, bu tekneyi daha kısa bir omurga ve V biçimli bir karina ile daha da modernize etme düşüncemi kendisine açtım. Kendisi bu fikre çok olumlu baktı ve böyle bir projeyi seve seve tasarlayacağını bana bildirdi. Sonunda karşılıklı fikir alış verişiyle Kayıtsız III' ün gövde tasarımı ortaya çıktı.

KAYITSIZ III temel olarak Batı Karadeniz’de bir tersanede yapıldı. Kendisini böyle bir yola hazırlamak için 2 yıldır üzerinde emek verdim.


Teknemi bir çok koşulda denediğimi söyleyebilirim. Bir çok koşulda, bir çok farklı dizayn üzerindeki deneyimlerimden sonra, kendi boyutlarında denizciliği bu kadar başarılı ve işlevine göre şaşırtıcı derecede çabuk hızlanan böyle bir dizayn görmediğimi içtenlikle söylemek istiyorum." Özkan Gülkaynak

Read More...

Yakamoz

20090710

Yakamoz, Tolga Pamir tarafından kabuk olarak alınıp tamamlanmış 4 Ekim 2008 tarihinde suya indirilmiştir. Yakamoz, bir mini transat 6.50 teknesidir. TUR737 numarası ve Altıncıduyu adı ile 5th Trophée “Marie-Agnès Péron”a katıldı (*).


1975 yılında İstanbul’da doğan ve yelkenle 1982 yılında Tuzla’daki Ankara Mercan Spor Kulübü’nde tanışan Pamir’e en büyük rehber “Mehmet Hoca”sı olmuş. Optimist, 3.80, Kadet, Sunfsh derken gözünü büyük hedeflere dikmiş..

15 Kasım 2004’te “Ben Vendee Globe’a katılacağım” demiş ve 19 Ocak 2005’te soluğu La Rochelle’de almış. Fransa ona umutlarını yeşerteceği fırsatları getirmekte gecikmemiş. Bir yandan da ileri düzey inşa teknikleri konusunda akademik kariyerini tamamlayan Tolga Pamir şimdi Fransa’da başlayıp Brezilya’da bitecek Mini Transat’a katılmak için hazırlıklarını sürdürüyor.

Naviga Dergisi, konu hakkında sürekli yapın yapacak..

Read More...

Kayıtsız III 2006 - 2009

Kayıtsız III, Özkan Gülkaynak kaptanlığında 20090701 tarihinde İzmir'den dünya turuna yola çıktı.


20090701 tarihinde İzmir'e döndü.
Göremediğiniz gibi dönüşünün bir videosu bile yok. Bir kaç fotoğraf.. Medyayı takdir ediyorum bu konuda. TV'lerde programlar yapıldı mı bilmiyorum.

Bkz.

Read More...

Feth-i Bülend

20090709

Nikolaos Votsis komutasındaki 11. numaralı torpido botunun Fetih-i-Bulend 'i batırması (Selanik açıklarında, 1912)
Feth-i-Bulend was an Ironclad warship launched in the Ottoman Empire in the 19th century. Feth-i-Bulend was one of the more advanced, compact, and heavily-armed ironclads of its era. It was armed with four 229 millimeter (9 in) guns. It was powered by a single-screw compound engine, but could also run on sail if the weather was right. It had a crew of 220 people and was launched in 1870.
Feth-i-Bulend was constructed as part of an attempt to modernize of the Ottoman Navy. In a bid to support the backward Ottoman Empire against Russian expansionist policies, Great Britain gave considerable aid to Turkey in their efforts to build a powerful and modern naval fleet. In the 1860s and 1870s, so many modern ironclad warships were build on behalf of Turkey by both France and Great Britain that the Ottoman Empire became the world's third largest naval fleet. Much of this development occurred under the administration of a British naval officer, Hobart Pasha.
Vessels of this era, including the Feth-i-Bulend, were iron hulled, central battery ships built at Blackwall Yard in London in 1870 and sent to Turkey in 1872. Feth-i-Bulend was reconstructed and updated at the Ansaldo Italian Shipyards in Constantinople between 1903 and 1907. By the time of the First Balkan War of 1912, it was anchored at Salonica, and its guns had been removed for the defense of the city. On the night of 18 October 1912, Feth-i-Bulend was sunk by the Greek torpedo boat No.11 commanded by Lt Nikolaos Votsis.

Read More...

Savarona - Çiğdem Yurtsever

Ata Yadigarı Savarona; Hayallerinizden Fazlası

Denizcilik dünyasının efsanesi... Tarihi geçmişi, maneviyatıyla dünyada bir eşi ve benzeri yok. Yalnızca bir yat değil, aynı zamanda yüzen bir sanat ve antika galerisi... Bugüne kadar Prens Charles’tan Valentino’ya, İspanya Kralı Carlos’tan Nicole Kidman’a kadar birçok seçkin ismi ağırlayan Savarona, bu yıl ilk kez Ege ve Akdeniz sularında 7 yıldızlı otel lüksünden fazlasıyla hizmet verdi...

Şimdiye kadar Prens Rainer, Prens Charles, Brunei Sultanı, İspanya Kralı Juan Carlos, Prenses Diana, Modacı Valentino, Claudia Schiffer, Nicole Kidman, Elizabeth Hurley, Sharon Stone, Hugh Grant, Tom Cruise ve Gerard Depardieu gibi pek çok siyasi ve medyatik ismi ağırlayan Savarona, 1992 yılından beri full charter ile turlara çıkıyordu. Bu yıl istek üzerine oda satışına geçilen yat, genel istek üzerine Ege ve Akdeniz kıyılarında turlara başladı. Aynı anda 34 kişiyi ağırlama kapasitesine sahip Savarona haftalık turlarla İstanbul’dan Antalya’ya kadar Ege ve Akdeniz sahilleri boyunca seyir yapıyor. Seçkin misafirler dünyanın bu en büyük özel ve tarihi yatının geniş güvertelerinde Türkiye'nin olağanüstü doğa güzelliklerini ve tarihi mekanlarını görme şansını buluyor.

1930 yılında Emily Cadwallader’ın yaptırdığı ve daha sonraları “Afrika Kuğusu” adını verdiği zamanının en büyük ve hızlı yatı olan Savarona, Atatürk’ün denizciliğe olan büyük sevgisi ve merakı nedeniyle 1938 yılında satın alındı. Atatürk’ün daha önce planlarını görüp beğendiği ve “bir çocuğun oyuncağını bekler gibi” gelmesini beklediği Savarona, 2. Dünya Savaşı arifesinde olunduğu için, Almanya’daki gümrük problemlerinden dolayı gecikmeli olarak uzun bürokratik işlemlerden sonra teslim alındı. Atatürk’ün Savarona’da geçirdiği altı hafta boyunca kabine toplantıları düzenlendi, Romanya Kralı Carlos da dahil olmak üzere önemli konuklar, devlet başkanları ağırlandı.

Savarona 1989 yılında hurdaya çıkarılma kararı alındıktan sonra Kahraman Sadıkoğlu tarafından 49 yıllığına kiralanarak önceki görkeminden daha iyi bir hale getirilmesi için çalışmalara başlandı. Dünyaca ünlü tasarımcı Donald Starkey tarafından iç dekorasyonu yapıldı ve 425 uzman zanaatkar yaklaşık üç yıl boyunca çalıştı. Dış cephesinin projesi ise Wiliam Franches tarafından yapıldı. Toplam uzunluğu 136 metre, direği 16 metre, iskeleti 6.1 metre ve en yüksek hızı 18 deniz mili, gezinti hızı ise 16 deniz mili olan yatın ana süitinin yanı sıra 17 lüks süiti bulunuyor. Özellikle zor açık deniz şartlarına karşı tam donanımlı olan yat gerekirse Türkiye'den Miami'ye durmaksızın seyahat edebiliyor. Uzman personeli ve gelişmiş teknolojik donanımı sayesinde yolcular güvenli bir seyir yapıyor.

Toplam 3600 metrekare açık alanı bulunan yatın 550 metrekarelik güneşlenmeye elverişli güvertesi ve 300 metrekarelik üstü kapalı, açık hava yemek salonu güvertesi bulunuyor.
Yatın içinde ise antika mobilyalar, gösterişli, varaklı aynalar, otantik kilimler (bazıları 100 yıllık) bronz heykeller ve Çağdaş Türk ressamlarına ait seçkin bir tablo koleksiyonu bulunuyor. Genel olarak dekorasyon klasik ve modernin kusursuz bileşiminden oluşuyor. Louis Quinze imzalı bir masada oturup Atatürk'ün kişisel kütüphanesinden kitap okuyabileceğiniz tek gemi olan Savarona'ya adım attığınızda hayallerinizden fazlasını buluyorsunuz. Atatürk’ün çalışma ve yatak odasının halen müze olarak korunduğu yat sadece bir yat değil, aynı zamanda yüzen bir sanat ve antika galerisi olma özelliğini taşıyor. Savarona taşıdığı tüm bu özellikler ile halen dünyada eşsiz olma özelliğini koruyor.

1992 yılından beri ilk defa otel servisi veren Savarona, 7 yıldızlı bir otelden fazlasını sunuyor.
Savarona Otel Müdürü Ferda Kutsal oda satışıyla daha fazla ve çeşitli insanın bu yatı görme imkanına sahip olduğunu söylüyor. Uzun yıllar turizm sektöründe çalışan Kutsal, Savarona ile ilgili önemli bilgiler veriyor.

Savarona’da misafirler maneviyatın dışında başka yatlardan farklı olarak neler yaşayabilirler?

Savarona’da misafirler 7 yıldızlı bir yolcu gemisinde bulabilecekleri her türlü konforu ve otel servisini bulabilecekler. Yolcular büyük gemilerde elde edemeyecekleri samimiyeti ve ortamı bulacaklar. Ortamın getirdiği her türlü lüksü 2500 kişi içinde değil sadece 34 kişiyle yaşayacaklar. O büyük yolcu gemilerinin giremeyeceği koylara girecekler, o gemilerde bulamayacakları sıcaklık ve ambiansı yaşayacaklar. Yatın içinin ufak bir müze gibi antikalarla dolu olması da farklı bir atmosfer yaratıyor. Ayrıca gemi ve otel personeli mesleğinin erbabı. Burada personel sıcaklığı var. Misafirlere isimleriyle hitap ediliyor ve Türk misafirperverliği sunuluyor.

Savarona yurt dışında ne kadar tanınıyor?

Savorona’ya yurt dışında çok önem veriliyor. Çünkü yat 1992 yılından beri Güney Fransa’da ve Sardunya Adası açıklarında daha doğrusu İspanya’dan İtalya açıklarına kadar bulunduğu için orada deniz ve yatlarla ilgilenen herkes Savarona’yı tanıyor ve saygı gösteriyor. Bu çok önemli bir olay. Atatürk’ün manevi şahsiyetine ait bir gemi resmi ya da gayrı resmi kurumlarda özellikle yakınlık görmeli diye düşünüyoruz. Dünyada bu özelliklerde, böyle bir tarihi geçmişi ve maneviyatı olan başka bir yat yok. Bunu el üstünde tutup özel bir statü sağlayacaklarına bilhassa resmi işlerimizde her kademede bir baskıyla karşılaşıyoruz. En azından yardım görmüyoruz. Bu da bizi manevi olarak yaralıyor. Yani el birliğiyle bu mirası korumamız gerekirken hiçbir destek görmüyoruz.

Savarona Türkiye’nin tanıtımı için de çok önemli değil mi?

Kesinlikle. Şu anda turizmin içinden gelen biri olarak iddia ediyorum ve her kademeyle de tartışmaya hazırım ki Savarona Türkiye’yi temsil eden en iyi üründür. Diğer işletmelere de haksızlık etmeyelim dersek ilk 5’tedir ama bana göre en tepededir. Böyle bir ürünün Türkiye turizminde olması bu fiyatlarla bu servisi vermesi bir şeref ve bir markadır. Türkiye’nin adına yaraşır bir üründür. Böyle devletten gelen bir ürünü sunma imkanı herkese nasip olmaz. Türkiye turizmine bu tür markalar ve ürünler gerekiyor. Yoksa şu anda Güney Bölgeleri’nde yapılan, 30-40 avroya odaları satılan oteller bizi bir yere taşımaz. Onlar da gerekli ama bu tür ürünler bizi bir yere taşımaz. Türkiye’ye dünya pazarında daha iyi tanınmamızı, imaj açısından daha iyi yerlere gelmemizi sağlayacak Savarona gibi ürünler gerekli. Bunların da korunması ve ilgi gösterilmesi lazım. Bu çok önemli bir olay. 1931 yılında yapılmış böyle bir geçmişi olan bir geminin korunması ve bakımı çok büyük paralara mal oluyor. Devletten de en ufak bir yardım alamıyoruz, herkes gibi % 18 KDV’mizi ödüyoruz. Onun dışında çektiğimiz sıkıntılarda bu işin manevi cabası. Ancak bu tamamen maneviyata dayanan bir iş. Savarona, Kahraman Bey’in denizciliğe ve Atatürk’e olan saygısından dolayı bu şirket içersinde korunuyor. Çok büyük karlar yaptığını sanmayın.

Müşterilerinizi seçme şansınız oluyor mu?

Parası olan herkes gelemiyor. Bir şekilde, çok zor da olsa seçmeye çalışıyoruz. Çünkü o parayı verecek ama gemiye binmemesi gereken çok farklı insanlar olabiliyor yurt içinden veya yurt dışından. Her ne kadar 131 metre boyunda, 6 katlı büyük bir gemi olsa da sonuçta deniz yolculuğu bir grup işidir. İnsanların birbirleriyle anlaşması ve kaynaşması çok önemlidir. O açıdan biz de mümkün olduğunca birbiriyle anlaşabilecek insanları kaynaştırmaya çalışıyoruz. Zaten misafirlerin çoğu grup olarak 3-4 oda kiralıyorlar. Yalnız gelenlerin sayısı çok az.

Bu yaptığınız işin zorlukları ve sizin Savarona’yla ilgili düşünceleriniz nelerdir?

Elimizden geldiğince Savarona’yı ismine yakışır biçimde korumaya ve hizmet sunmaya çalışıyoruz. Ama bazen de bu koşullar bizi yoruyor. Maddi olarak değil de manevi olarak destek istiyoruz. Ama bu mücadeleye alışık olduğumuz için yolumuza devam ediyoruz. Çünkü Türk turizminin imajını yükseltecek ürünlere ve bunların korunmaya ihtiyacı var. Denizcilik dünyasında Savarona bir efsanedir. Denizcilikle uğraşan dünyadaki herkes bu tekneyi bilir. Bu niteliklerde üstelik Atatürk’ün de manevi şahsiyetinden dolayı bu kadar tarihi bir geçmişi olan başka bir ürün yok. Bu da bize pazarlama açısından bir avantaj sağlıyor ama manevi açıdan da çok büyük bir sorumluluk yüklüyor. Oraya gelen misafirlerin hiçbir şekilde rencide olmaması, en iyi servisi alması gerekiyor. Bu da bize çok büyük maddi ve manevi sorumluluklar yüklüyor.

Önümüzdeki sene Savarona nerede olacak?

Bize gelen çeşitli istekleri değerlendiriyoruz. Bir dahaki sene başka denizlerde olabiliriz. Karayipler’den çok istek var. Başka bir takım yerlerden de istekler var. Oralara da Türk bayrağıyla gitmeyi arzularız. Türk bayrağıyla oralara gidip bu hizmeti vermek, Türkiye’nin tanıtımı açısından çok önemli bir olay.

Yelken Dünyası
2007 Ağustos

Read More...

Savarona - Batu Göker

Atatürk, denize olan büyük sevgisi nedeniyle İstanbul’da bulunduğu yaz aylarında özellikle Moda Koyu’nda yapılan yelken ve kürek yarışlarını Acar Motoru ve Ertuğrul Yatı’ndan izlemekten de büyük bir zevk alırdı. 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı nedeniyle Moda Koyu’nda yapılan deniz şenlikleri başta olmak üzere önemli yarış günlerinde Acar Motoru ve Ertuğrul Yatı, Atatürk’ün yarışları en iyi biçimde izleyebileceği yere gelirdi. Büyük önderin bu yarışları izlemeye gelmiş olması hiç kuşkusuz denizciler için de ayrı bir heyecan, şevk ve gurur kaynağı olurdu.

Atatürk; İran Şahı Rıza Pehlevi, İngiliz Kralı VIII. Edward ve Ürdün Kralı Abdullah’ı da Ertuğrul Yatında ağırlamıştır. 1938 yılında Kral VII. Edward İstanbul’u ziyaret ettiğinde bacadan dökülen kurum Majestelerinin beyaz pazenlerini kirletince, Atatürk Ertuğrul’un hurdaya gönderilmesine karar vererek yeni bir cumhurbaşkanlığı yatı araştırılması için emir vermiştir.

Başbakan Celal Bayar'ın çok yakın ahbapları olan Zeki Rıza Sporel ile Mahmut Baler, İstanbul'da Yun-Is'in temsilciliğini yapıyorlardı. Zeki Rıza Bey de, İngiliz Vitol ailesinin kızı ile evliydi. Eşinin kardeşleri de İngiliz Konsolosluğu'nda çalışıyorlardı.

Bu iki İngiliz'in, satılan yat’tan bahsederek Zeki Rıza Bey'i haberdar etmesi ve Rıza Beyin de, o sırada Atatürk için bir yat alınması girişiminde bulunan Celal Bayar'a durumu anlatması ile hükümet Savarona'nın satışından haberdar olmuştur. Araştırmalar sonucu İngiltere’nin Southampton limanında satışa çıkarılan eşsiz Savarona yatı Atatürk için uygun görülmüştür.

Bayan Cadwallader görüşmeler sonunda, takdir edip hayranı olduğu Atatürk’ün kullanabilmesi için gemiyi imalat değerinin çok altında ucuz bir fiyatla Türk hükümetine satmıştır. Ancak Alman tekniğinin bir harikası olan Savarona'yı elinden kaçırmak istemeyen Almanya, Krupp firmasının desteği ile Savarona Yatı'na haciz koyar. Fakat daha sonra, Atatürk'e karşı büyük sempatisi olan Amerika'nın o zamanki başkanı Roosvelt, Savarona Yatı'nın üzerindeki Almanya'nın koymuş olduğu hacizin en kısa zamanda kaldırılarak, Türkiye'ye satılmasını; aksi halde o sıralarda, New York Limanı'nda bulunan ünlü Alman transatlantiğinin haczedileceğini Hitler'e bildirir. Sonunda Almanya haczi kaldırarak, Savarona'nın Hamburg Limanı'ndan çıkmasına izin verir.

Bundan sonra Amerikan bandırası ile İngiltere'nin Sauthampton Limanı'na getirilen Savarona'ya, 24 Mart 1938 tarihinde Türk Bayrağı çekilerek, satın almak için gelen heyet üyelerine (Londra Büyükelçimiz Fethi Okyar, Cumhurbaşkanlığı Başkatibi Hasan Rıza Soyak, Hava Müsteşarı Sadullah Güney, İş Bankası Genel Müdürü Muammer Eriş, Etibank Genel Müdürü İlhami Nafiz Pamir) teslim edilir.

12.04.1938 tarihinde her türlü hazırlığını yapmak üzere İngiltere'nin Southampton limanından tekrar Almanya'nın Hamburg Limanı'na gelen Savarona Yatı, bazı döşemeleri yenilendikten sonra 22.05.1938 tarihinde Gemi Süvarisi Sait Özege ve 45 kişilik personeli ile İstanbul'a hareket etti. Atatürk’ün ölümcül hasta olduğu sırada 01 Haziran 1938 Çarşamba günü saat 6.30'da Florya önlerinde demirleyen Savarona, aynı gün saat 12.30'da hareket ederek 13.45'de Dolmabahçe Sarayı'nın önünde demirlemiştir.

Atatürk aynı gün saat 15.30'da yanında Hasan Rıza Soyak, Salih Bozok, Kılıç Ali ve Yaver Celal olduğu halde, Acar motoru ile Savarona Yatı'na gelmiştir.
Atatürk evvelce planları görmüş ve yatı çok beğenmişti. Son zamanlarda giderek artan rahatsızlığı nedeniyle pek sevdiği bu yatta çoğu zamanını yatakta geçirdi. Bir gün şöyle dedi:
-Bir çocuk oyuncağını bekler gibi bu yatı beklemiştim. Mezarım mı olacak bu tekne benim?
Atatürk’ün Savarona’da geçirdiği altı hafta boyunca, kabine toplantıları düzenlendi, Romanya Kralı Carol da dahil olmak üzere önemli konuklar, devlet başkanları ağırlandı. Atatürk'ü ölüm yatağına Savanora'daki kamarasından bir koltuk içinde ancak götürebildiler. Yat Dolmabahçe Sarayı önünde boynunu bükerek Atatürk'ü boşuna bekledi. Atatürk, 10 Kasım 1938’de Dolmabahçe sarayında öldü.

Mustafa Kemal Atatürk’ün aziz naaşı, 19 Kasım günü, İstanbul’dan İzmit’e Türk ve yabancı Harp gemilerinden oluşan bir donanma refakatinde götürüldü. Denizde cenaze törenine katılan, Yavuz muharebe kruvazörü, Zafer, Tınaztepe muhripleri, Dumlupınar, Gür denizaltı gemileri, Doğan, Martı hücumbotları yanında, Savarona yatı da törene katılarak korteje İzmit’e kadar eşlik etti.

Savarona yatı Atatürk’ün ölümünden sonra, Ulaştırma Bakanlığının, 3.8.1939 tarih, 1650/2115 sayılı emirleriyle hazine namına İstanbul limanı gemi sicil defterine 2051 sicil numarasıyla tescil edildi.
Yat Cumhurbaşkanı İsmet İnönü döneminde de Cumhurbaşkanlığı yatı olarak korundu.

Kanlıca koyunda uzun süre hareketsiz yatan Savarona yatının 1951 yılında donanmaya devredilerek, okul gemisi olarak kullanılmasına karar verildi. Gemi kısa bir süre İstinye’de havuza alındı, daha sonra da Haliç’te havuza alınarak, gerekli bakımı, tamir ve tadilatı yapıldı. Bu arada baş ve kıç kısmına ikişer adet top yerleştirildi. Gemi, bir müddet Haliç’te, Kasımpaşa’daki tarihi divanhane binasının önünde demirli kaldı. 2 Temmuz 1951 tarihinde Savarona yatı Deniz Kuvvetleri Komutanına devredilerek okul gemisi olarak kullanılmaya başlandı. 70 gün süren ilk inceleme ve tatbikat gezisini, 65 öğrenciyle 1 Ekim 1951-8 Aralık 1951 tarihleri arasında, Hindistan’ın Bombay şehrine yaptı. Gemi komutanı, Dz. Alb. Vedat Burak komutasında, İstanbul’dan hareketle, Mısır’ın İskenderiye limanını 3 gün ziyaret ettikten sonra, Süveyş kanalını geçerek, Suudi Arabistan’da Cidde’de, daha sonra Aden’de 3 gün, Pakistan’ın Karaçi limanında 5 gün kaldıktan sonra Bombay’a vardı. Dönüşte İskenderun, Antalya ve İzmir’e uğrayarak İstanbul’a demirledi.

Bu uzun gezisinde Savarona okul gemisi şanlı Türk bayrağını uğradığı ülkelerin sularında dalgalandırmış, bu ülkelerle aramızda kardeşlik, dostluk bağlarını kuvvetlendirmiştir.
Savaronada, uzun süre Atatürk’ün kullanmış olduğu özel daire eşyalarıyla birlikte müze olarak muhafaza edildi.
Savarona yatı, Heybeli ada açıklarında 3 ekim 1979 sabahı çıkan yangın sonucu ağır bir şekilde hasar gördü.
Gölcük tersanesinde 6 ay içinde onarılan gemi, bir müddet daha okul gemisi olarak hizmete devam ettikten sonra kadro dışı bırakıldı. Savarona okul gemisinin yangından kurtarılabilen bir kısım eşyası 1986 yılında, teşhir edilmek üzere İstanbul Deniz Müzesi’ne devredildi. Atatürk’ün Savarona yatında kalmış olduğu 54 gün süresince kullandığı karyola, komodin ve komple yatak takımları da Deniz Müzesinde, müzenin Atatürk salonunda teşhir edilmektedir.
1989 yılında Savarona’yı hurdaya çıkarma kararı alındı; ancak Kahraman Sadıkoğlu son dakika kararıyla yatı 49 yıllığına kiraladı ve Savarona’yı önceki görkeminden daha iyi bir hale kavuşturmak için çok çaba isteyen yeniden döşeme işine başladı. İçi Donald Starkey tarafından tasarlanan yatı yenilemek için 425 işçi yaklaşık üç yıl çalıştı. Toplam restorasyon bedeli yaklaşık 25 milyon dolar kadardır.

Savarona’nın içinde Atatürk’ün kütüphanesi ve yatak odasıyla birlikte 19 suit bulunuyor. Süper lüks döşenen suitlerin bazılarının genişliği 50 metrekareye ulaşıyor. Savarona’nın içinde bulunan Türk Hamamında kullanılan Mermerlerin ağırlığı ise 260 ton dur.

Yatın en geniş salonu başta bulunup ve burası aynı zamanda yemek salonu görevi de görmektedir. Salonda gerçek XV. Lui'ye ait yemek masası ve 12 iskemlesi vardı. Köşede gayet güzel bir şömine ve karşısında antika bir komodin ile siyah orjinal bir etejer bulunuyordu. Hemen bitişiğinde Atatürk'ün kısa bir süre için çalışma odası olarak kullandığı, çok şık ve çok güzel döşenmiş bir bölüm vardı, içinde de yaklaşık 1500 kitaptan oluşan bir kütüphanesi vardı. Yat sahibinin kullanacağı bütün kapı kulpları, banyo muslukları ve diğer madeni aksam, altın kaplama idi.
Tekne safrası civalı olarak yapılarak 90 derece yatmadıkça devrilmemesi sağlanmıştır.

Derleyen: Batu Göker

Read More...

Savarona

The MV Savarona (also sometimes M/Y, for motor yacht) is a luxury yacht. She was the largest in the world when launched in 1931, and remains with a length of 124 m (408 ft) one of the world’s longest. She is owned by the Republic of Turkey and is currently leased by Turkish businessman Kahraman Sadıkoğlu from the Turkish State.

Named for an African swan living in the Indian Ocean, the ship was designed by Gibbs & Cox in 1931 for American heiress Emily Roebling Cadwallader, granddaughter of John A. Roebling, engineer of the Brooklyn Bridge. The ship was built by Blohm & Voss in Hamburg, Germany. She cost about $4 million ($53 million in 2006 dollars).[1]
In 1938, the Turkish government bought the yacht for ailing leader Mustafa Kemal Atatürk, who spent only six weeks aboard before dying a few months later.
Throughout World War II, the ship lay idle in Kanlıca Bay on the Bosporus. In 1951, she was converted to the training ship Güneş Dil (English: Sun Language). In October 1979, the ship was gutted by fire at the Turkish Naval Academy off Heybeliada Island in the Sea of Marmara. She lay virtually abandoned for ten years.

In 1989, she was chartered for 49 years by Turkish businessman Kahraman Sadıkoğlu. Over three years, his firm completely refurbished her for about $25 million, removing the original steam turbine engines and installing modern diesel engines. The ship was rebuilt at Tuzla Shipyards in Tuzla, a suburb of Istanbul. Now the ship serves to famous and important guests and helps to keep the memory of Atatürk alive (more..).





Links

Read More...