Savarona - Çiğdem Yurtsever

20090709

Ata Yadigarı Savarona; Hayallerinizden Fazlası

Denizcilik dünyasının efsanesi... Tarihi geçmişi, maneviyatıyla dünyada bir eşi ve benzeri yok. Yalnızca bir yat değil, aynı zamanda yüzen bir sanat ve antika galerisi... Bugüne kadar Prens Charles’tan Valentino’ya, İspanya Kralı Carlos’tan Nicole Kidman’a kadar birçok seçkin ismi ağırlayan Savarona, bu yıl ilk kez Ege ve Akdeniz sularında 7 yıldızlı otel lüksünden fazlasıyla hizmet verdi...

Şimdiye kadar Prens Rainer, Prens Charles, Brunei Sultanı, İspanya Kralı Juan Carlos, Prenses Diana, Modacı Valentino, Claudia Schiffer, Nicole Kidman, Elizabeth Hurley, Sharon Stone, Hugh Grant, Tom Cruise ve Gerard Depardieu gibi pek çok siyasi ve medyatik ismi ağırlayan Savarona, 1992 yılından beri full charter ile turlara çıkıyordu. Bu yıl istek üzerine oda satışına geçilen yat, genel istek üzerine Ege ve Akdeniz kıyılarında turlara başladı. Aynı anda 34 kişiyi ağırlama kapasitesine sahip Savarona haftalık turlarla İstanbul’dan Antalya’ya kadar Ege ve Akdeniz sahilleri boyunca seyir yapıyor. Seçkin misafirler dünyanın bu en büyük özel ve tarihi yatının geniş güvertelerinde Türkiye'nin olağanüstü doğa güzelliklerini ve tarihi mekanlarını görme şansını buluyor.

1930 yılında Emily Cadwallader’ın yaptırdığı ve daha sonraları “Afrika Kuğusu” adını verdiği zamanının en büyük ve hızlı yatı olan Savarona, Atatürk’ün denizciliğe olan büyük sevgisi ve merakı nedeniyle 1938 yılında satın alındı. Atatürk’ün daha önce planlarını görüp beğendiği ve “bir çocuğun oyuncağını bekler gibi” gelmesini beklediği Savarona, 2. Dünya Savaşı arifesinde olunduğu için, Almanya’daki gümrük problemlerinden dolayı gecikmeli olarak uzun bürokratik işlemlerden sonra teslim alındı. Atatürk’ün Savarona’da geçirdiği altı hafta boyunca kabine toplantıları düzenlendi, Romanya Kralı Carlos da dahil olmak üzere önemli konuklar, devlet başkanları ağırlandı.

Savarona 1989 yılında hurdaya çıkarılma kararı alındıktan sonra Kahraman Sadıkoğlu tarafından 49 yıllığına kiralanarak önceki görkeminden daha iyi bir hale getirilmesi için çalışmalara başlandı. Dünyaca ünlü tasarımcı Donald Starkey tarafından iç dekorasyonu yapıldı ve 425 uzman zanaatkar yaklaşık üç yıl boyunca çalıştı. Dış cephesinin projesi ise Wiliam Franches tarafından yapıldı. Toplam uzunluğu 136 metre, direği 16 metre, iskeleti 6.1 metre ve en yüksek hızı 18 deniz mili, gezinti hızı ise 16 deniz mili olan yatın ana süitinin yanı sıra 17 lüks süiti bulunuyor. Özellikle zor açık deniz şartlarına karşı tam donanımlı olan yat gerekirse Türkiye'den Miami'ye durmaksızın seyahat edebiliyor. Uzman personeli ve gelişmiş teknolojik donanımı sayesinde yolcular güvenli bir seyir yapıyor.

Toplam 3600 metrekare açık alanı bulunan yatın 550 metrekarelik güneşlenmeye elverişli güvertesi ve 300 metrekarelik üstü kapalı, açık hava yemek salonu güvertesi bulunuyor.
Yatın içinde ise antika mobilyalar, gösterişli, varaklı aynalar, otantik kilimler (bazıları 100 yıllık) bronz heykeller ve Çağdaş Türk ressamlarına ait seçkin bir tablo koleksiyonu bulunuyor. Genel olarak dekorasyon klasik ve modernin kusursuz bileşiminden oluşuyor. Louis Quinze imzalı bir masada oturup Atatürk'ün kişisel kütüphanesinden kitap okuyabileceğiniz tek gemi olan Savarona'ya adım attığınızda hayallerinizden fazlasını buluyorsunuz. Atatürk’ün çalışma ve yatak odasının halen müze olarak korunduğu yat sadece bir yat değil, aynı zamanda yüzen bir sanat ve antika galerisi olma özelliğini taşıyor. Savarona taşıdığı tüm bu özellikler ile halen dünyada eşsiz olma özelliğini koruyor.

1992 yılından beri ilk defa otel servisi veren Savarona, 7 yıldızlı bir otelden fazlasını sunuyor.
Savarona Otel Müdürü Ferda Kutsal oda satışıyla daha fazla ve çeşitli insanın bu yatı görme imkanına sahip olduğunu söylüyor. Uzun yıllar turizm sektöründe çalışan Kutsal, Savarona ile ilgili önemli bilgiler veriyor.

Savarona’da misafirler maneviyatın dışında başka yatlardan farklı olarak neler yaşayabilirler?

Savarona’da misafirler 7 yıldızlı bir yolcu gemisinde bulabilecekleri her türlü konforu ve otel servisini bulabilecekler. Yolcular büyük gemilerde elde edemeyecekleri samimiyeti ve ortamı bulacaklar. Ortamın getirdiği her türlü lüksü 2500 kişi içinde değil sadece 34 kişiyle yaşayacaklar. O büyük yolcu gemilerinin giremeyeceği koylara girecekler, o gemilerde bulamayacakları sıcaklık ve ambiansı yaşayacaklar. Yatın içinin ufak bir müze gibi antikalarla dolu olması da farklı bir atmosfer yaratıyor. Ayrıca gemi ve otel personeli mesleğinin erbabı. Burada personel sıcaklığı var. Misafirlere isimleriyle hitap ediliyor ve Türk misafirperverliği sunuluyor.

Savarona yurt dışında ne kadar tanınıyor?

Savorona’ya yurt dışında çok önem veriliyor. Çünkü yat 1992 yılından beri Güney Fransa’da ve Sardunya Adası açıklarında daha doğrusu İspanya’dan İtalya açıklarına kadar bulunduğu için orada deniz ve yatlarla ilgilenen herkes Savarona’yı tanıyor ve saygı gösteriyor. Bu çok önemli bir olay. Atatürk’ün manevi şahsiyetine ait bir gemi resmi ya da gayrı resmi kurumlarda özellikle yakınlık görmeli diye düşünüyoruz. Dünyada bu özelliklerde, böyle bir tarihi geçmişi ve maneviyatı olan başka bir yat yok. Bunu el üstünde tutup özel bir statü sağlayacaklarına bilhassa resmi işlerimizde her kademede bir baskıyla karşılaşıyoruz. En azından yardım görmüyoruz. Bu da bizi manevi olarak yaralıyor. Yani el birliğiyle bu mirası korumamız gerekirken hiçbir destek görmüyoruz.

Savarona Türkiye’nin tanıtımı için de çok önemli değil mi?

Kesinlikle. Şu anda turizmin içinden gelen biri olarak iddia ediyorum ve her kademeyle de tartışmaya hazırım ki Savarona Türkiye’yi temsil eden en iyi üründür. Diğer işletmelere de haksızlık etmeyelim dersek ilk 5’tedir ama bana göre en tepededir. Böyle bir ürünün Türkiye turizminde olması bu fiyatlarla bu servisi vermesi bir şeref ve bir markadır. Türkiye’nin adına yaraşır bir üründür. Böyle devletten gelen bir ürünü sunma imkanı herkese nasip olmaz. Türkiye turizmine bu tür markalar ve ürünler gerekiyor. Yoksa şu anda Güney Bölgeleri’nde yapılan, 30-40 avroya odaları satılan oteller bizi bir yere taşımaz. Onlar da gerekli ama bu tür ürünler bizi bir yere taşımaz. Türkiye’ye dünya pazarında daha iyi tanınmamızı, imaj açısından daha iyi yerlere gelmemizi sağlayacak Savarona gibi ürünler gerekli. Bunların da korunması ve ilgi gösterilmesi lazım. Bu çok önemli bir olay. 1931 yılında yapılmış böyle bir geçmişi olan bir geminin korunması ve bakımı çok büyük paralara mal oluyor. Devletten de en ufak bir yardım alamıyoruz, herkes gibi % 18 KDV’mizi ödüyoruz. Onun dışında çektiğimiz sıkıntılarda bu işin manevi cabası. Ancak bu tamamen maneviyata dayanan bir iş. Savarona, Kahraman Bey’in denizciliğe ve Atatürk’e olan saygısından dolayı bu şirket içersinde korunuyor. Çok büyük karlar yaptığını sanmayın.

Müşterilerinizi seçme şansınız oluyor mu?

Parası olan herkes gelemiyor. Bir şekilde, çok zor da olsa seçmeye çalışıyoruz. Çünkü o parayı verecek ama gemiye binmemesi gereken çok farklı insanlar olabiliyor yurt içinden veya yurt dışından. Her ne kadar 131 metre boyunda, 6 katlı büyük bir gemi olsa da sonuçta deniz yolculuğu bir grup işidir. İnsanların birbirleriyle anlaşması ve kaynaşması çok önemlidir. O açıdan biz de mümkün olduğunca birbiriyle anlaşabilecek insanları kaynaştırmaya çalışıyoruz. Zaten misafirlerin çoğu grup olarak 3-4 oda kiralıyorlar. Yalnız gelenlerin sayısı çok az.

Bu yaptığınız işin zorlukları ve sizin Savarona’yla ilgili düşünceleriniz nelerdir?

Elimizden geldiğince Savarona’yı ismine yakışır biçimde korumaya ve hizmet sunmaya çalışıyoruz. Ama bazen de bu koşullar bizi yoruyor. Maddi olarak değil de manevi olarak destek istiyoruz. Ama bu mücadeleye alışık olduğumuz için yolumuza devam ediyoruz. Çünkü Türk turizminin imajını yükseltecek ürünlere ve bunların korunmaya ihtiyacı var. Denizcilik dünyasında Savarona bir efsanedir. Denizcilikle uğraşan dünyadaki herkes bu tekneyi bilir. Bu niteliklerde üstelik Atatürk’ün de manevi şahsiyetinden dolayı bu kadar tarihi bir geçmişi olan başka bir ürün yok. Bu da bize pazarlama açısından bir avantaj sağlıyor ama manevi açıdan da çok büyük bir sorumluluk yüklüyor. Oraya gelen misafirlerin hiçbir şekilde rencide olmaması, en iyi servisi alması gerekiyor. Bu da bize çok büyük maddi ve manevi sorumluluklar yüklüyor.

Önümüzdeki sene Savarona nerede olacak?

Bize gelen çeşitli istekleri değerlendiriyoruz. Bir dahaki sene başka denizlerde olabiliriz. Karayipler’den çok istek var. Başka bir takım yerlerden de istekler var. Oralara da Türk bayrağıyla gitmeyi arzularız. Türk bayrağıyla oralara gidip bu hizmeti vermek, Türkiye’nin tanıtımı açısından çok önemli bir olay.

Yelken Dünyası
2007 Ağustos

0 comments

Yorum Gönder